Trakya kendine özgü yapısı, doğal güzellikleri,yemekleri ve gündöndü tarlalarıyla çok da fazla bilinmeyen rotalardan. Bu yazımda özellikle İstanbul’a yakınlığı nedeniyle son zamanlarda haftasonu kaçışlarınız için keyifli olacak Trakya’nın sevimli birkaç gezi güzergahına deyinmek istiyorum.Bunların ilki Kıyıköy.
KIYIKÖY; Istranca ormanlarından gelip dökülen Kazan ve Pabuç Deresi ve yemyeşil ormanların masmavi denizle buluştuğu Trakya’nın bu sevimli sahil kasabası eminim özellikle İstanbul’da yorulanlar için haftasonlarında iyi bir kaçamak alternatifi olacaktır. İnsana dinginlik veren doğası,şehir stresinden uzak huzurlu hali Karadeniz’e bakan bu küçük kasabayı çok daha keyifli yapıyor. Derlerki Roma İmparatoru Neron bile buradan geçerken mutlaka bu şirin yerleşimde dinlenirmiş. Neron’u bilmem ama doğal lezzetleri ve özellikle taptaze balıklarıyla ve sessiz sakin haliyle huzurlu bir haftasonu için Trakya ve Kıyıköy oldukça keyifli bir adres diyebilirim.
İĞNEADA ve İĞNEADA LONGOZ ORMANLARI; Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı Trakya’nın Karadeniz’e bakan küçük bir sahil kasabası İğneada. Ama İğneada’yı daha popüler yapan ise meşhur Longoz Ormanları.
Yıldız (Istranca) Dağları’ndan Karadeniz’e akan derelerin taşıdığı alüvyonlar ve mevsimsel olarak sular altında kalması sonucu şu an Milli Park Alanı’ndaki Longoz Ormanları oluşmuş.Kendine has sulak alanlarda dişbudak ve kızılağaç, kuru alanlarda meşe türleri ile yaygın ve ağaçlar birbirine oldukça sık. Bu ormanlar ülkemizin sayılı doğal ve kesinlikle korunması gerekli değerlerinden. Bol temiz havada güzel bir doğa yürüyüşü ve fotoğraf çekmeye meraklılar için kartpostallık görseller sunacak bu ormanlar ve uzun bembeyaz kumsalı, pırıl pırıl deniziyle Trakya-İğneada şehrin karmaşasından uzak doğayla iç içe bir hafta sonu dinlencesi için ideal.
DUPNİSA MAĞARASI; İğneada’dan bahsetmişken ve hazır buraya kadar gelmişken Demirköy’e bağlı bu gerçekten doğanın gücü diyebileceğimiz mağaradan bahsetmeden olmaz ki, buralara kadar geldiyseniz kesinlikle görmelisiniz. İki kat ve üç girişe sahip 3150 m’lik bu yeraltı sistemi gerçekten etkileyici. Üst bölümünde Kız Mağarası ve Kuru Mağara’nın yeraldığı sistemin kuru ve gelişimini tamamlamış bu mağaralarının 50–60 m aşağısında ise Sulu Mağara yer alır.1977m. uzunluğundaki mağaranın 1000 m’si sulu olup mağaradan çıkan kaynak Türk-Bulgar sınırı olan Rezve Deresi’ni oluşturmaktadır.
Kuru Mağara iki ayrı girişle başlar ve mağaranın kollarından biri bir baca ile yeryüzüne bağlanır.Diğer kol ise Sulu Mağara ile birleşir. Mağarada duvar taşları ve sarkıt-dikitler yoğundur. Üçüncü giriş ise Kız Mağarası olup 60 derecelik bir eğimle başlar. Mağaranın yan kollarında fosil, ana sistemi aktiftir. 150x 60m çapında bir salon barındıran bu bölüm yoğun yarasa varlığından dolayı turizme kapalıdır.
Kuru Mağaranın 200 m, Sulu mağaranın ise 250 m’si turiste açık olup,Kız Mağarası 15 Kasım-15 Mayıs arası yarasaların üremesi nedeniyle kullanıma kapalıdır.
Trakya’nın turizme açılan ilk ve tek mağarası olan Dupnisa ikinci jeolojik zamanda oluşmuş,yaklaşık dört milyon yıldan beri oluşum ve gelişimini sürdüren büyük bir yer altı sistemi. İçinde sürekli akan bir yer altı nehri ve bu nehrin oluşturduğu, derinliği yer yer 2 metreyi aşan gölleri, zengin damla taş oluşumları,süt beyazdan kırmızı ve kahverenginin her tonundaki renklere sahip; dev sarkıt, dikit, sütunlar; perde, bayrak damla taşları ve damla taş havuzları ile görmenizi şiddetle tavsiye edeceğim büyüleyici bir atmosfer burası.