Ceketini al,elinde bir avuç dolusu parıltıyı tut ve efsanevi şehrin sisli topraklarına merhaba de, kısıtlamalar mı ? Unut,çünkü burası San Francisco… San Francisco… Acayip,sıradışı,farklı kavramlar şehri,adına ne derseniz deyin San Francisco için söylenecek en doğru söz şu bence ‘Diğer şehirler sizi şaşırtabilir, ancak San Francisco‘da siz kendinizi şaşırtacaksınız…İşte böyle büyülü bir şehir olması da San Francisco şehrini Amerika gezi rotalarının vazgeçilmezlerinden biri haline getiriyor.Şimdi dilerseniz bu pırıltılı topraklara girelim ve San Francisco gezilecek yerler nerelerdir? San Francisco’da nerede kalınır? ne yenir-ne içilir? San Francisco ve Amerika’da yaşam nasıldır bir bakalım.
SAN FRANCISCO GEZİLECEK YERLER: CALIFORNIA( Kaliforniya) AMERİKA GEZİ-YAŞAM-SEYAHAT REHBERİ
SAN FRANCISCO HAKKINDA-SAN FRANCISCO’DA YAŞAM
Manik altına hücum hareketinden mutlu hippilere kadar ,iyi zamanlar ve toplumsal devrimlerin başladığı şehirdir San Francisco… Tüm bildikleriniz burada ucube kalabilirken, olmaz dedikleriniz de sıradan hale gelebilir bu şehirde.
1906 yılında meydana gelen yıkıcı deprem ve yangınlarla adeta yok olan şehir şimdilerde Kuzey California’nın teknoloji, kültür, finans ve ticaret merkezidir. Amerika Birleşik Devletleri’nin 13., California’nın ise 4.en kalabalık şehridir San Francisco. Batı Kıyısı’nın finans ve özellikle bilişim teknolojilerinin kalbinin burada atıyor olması San Francisco’nun Amerika’nın gelir düzeyi en yüksek yerleşimleri arasında 7.sırayı almasına sebep olmuştur. Elbette yüksek kazanç yüksek yaşam standartlarını da getirir. San Francisco Amerika’da kira, yeme, içme, otopark kısacası yaşam açısından oldukça pahalı şehirler arasında oldukça üst sıralarda yer alır.
Kısaca kitap bilgilerine dalıp biraz da tarihinden bahsetmek gerekirse; 1776 yılında İspanyolların, günümüzde Golden Gate köprüsünün bulunduğu yere bir kale ve adı Assisili Francesco ile anılan bir Hristiyan Misyoner Binası inşa etmeleriyle başlar şehir.Sonrasında 1848’lerdeki California Altına Hücum döneminde hızlı bir büyüme sağlar.Böylece San Francisco kısa zamanda Batı Kıyısı’nın en büyük şehri haline gelir.Yukarıda da belirtmiş olduğum üzere 1906’daki yıkıcı deprem ve yangınlarla adeta yokolan şehir kelimenin tam anlamıyla küllerinden yeniden doğmuştur. II.Dünya Savaşı boyunca Pasific Cephesi’ne asker gönderilmesi ve savaştan sonra görevdeki askerlerin dönüşü, büyük göç dalgası, bölgedeki liberalcilik akımı ve diğer faktörler şehrin hızlı büyümesinde katalizör görevi görmüş ve San Francisco yükselişine devam etmiştir.Sonrasında gelişen hippi akımı, gay hakları hareketi ile San Francisco, Birleşik Devletler içerisinde liberalizmin adeta kalesi durumuna gelmiştir.
SAN FRANCISCO GEZİLECEK YERLER
Golden Gate’i haritanızın üst bölümüne konumladığınızda karşınıza son derece düzgün yapılanmış bir şehir çıkar. Doğusunda Golden Gate’e gidene kadar birçok Pier (rıhtım),köprü girişinin batısında ise Pasific’in muhteşem manzaralarını sunan sahil yollarıyla sizi görsel olarak etkileyeceğine emin olduğum bir tablodur bu.
Her büyük şehrin gurur duyduğu yapıları vardır Coit Tower da San Francisco’nunkilerden biri, kimileri estetik açıdan pek prim vermeyip bir yangın hortumuna benzetse de mimari ederinin dışında Kuzey Plajı’nda Golden Bough günlerinde deniz kaptanlarına ev sahipliği yapan, tarihi Telegraph Tepesi’nde şehrin en iyi manzaralarından birini sunuyor olması bu kuleyi gezilmesi gerekli yerler listenize alma sebebi olabilir. Ayrıca Büyük Diego Rivera’nın sosyal-realizm tarzından esinlenen ve 1933 yılında bitirilen duvar resimleri manzaraya ek keyifler sunar. Kulenin içine giriş ücretsiz ancak elbette girmişken manzarayı kaçırmak olmaz der ve asansörle yukarı çıkmak isterseniz yetişkinler için 7, yaşlılar için 5, yaşları 5-12 çocuklar için ise 2 dolar gibi bir ücret ödemeniz gerekecektir tabi bu rakamları gideceğiniz tarihe göre güncel olarak öğrenmeniz faydalı olacaktır. Ulaşım için isteyenler North Beach’ten Lombard Caddesi üzerinde yokuş aşağı yürüyerek buraya gelebileceği gibi Washington Square Park’tan bizim belediye otobüsleri tarzı Muni 39 nolu otobüsü de tercih edebilirler.
Manzara demişken özellikle fotoğraf çekmeyi sevenler Twin Peaks’e bayılacaktır. 360 derece eşsiz San Francisco görselleri için Twin Peaks vazgeçilmez olacaktır, şehrin yaklaşık 1000 feet yükseğindeki ve coğrafi olarak merkezinde olan bu iki tepeden mutlaka San Francisco manzarasını izleyin derim.
Ayrıca Nisan ve Mayıs aylarında buraya gelecekler için, tam da bu zamanlar Mission Blue Butterfly adıyla bilinen kelebeklerin kozalarından çıkma dönemidir,çok keyifli olacağını düşündüğüm bu deneyimi de buraya gelmişken tatmanızı öneririm.Twin Peaks’in yamaçlarında görebileceğiniz birçok yerli bitkinin yanı sıra,yeryüzünde sadece iki yer Twin Peaks ve San Bruno Dağı bu küçük kelebeklerin de habitatıdır.Amerika Federal Hükümet’i tarafından nesli tükenmekte olduğu ilan edilen bu minik mavi kelebekçileri görmek eminim size keyif verecektir.
San Francisco gezilecekler listesi oldukça uzun şehirlerden biridir ,listemize devam etmemiz gerekirse;Fisherman’s Wharf’dan ilerleyebiliriz, adını ve karakteristiğini 1800’ler altına hücum zamanında körfeze göç eden İtalyan balıkçılarıdan almış Fisherman’s Wharf zamanla İtalyan göçmen balıkçıların yaşadığı,avlandıkları ve yerel lezzetlerini özellikle de ünlü Dungeness yengeçlerini sundukları bir yerleşim yeri olmuştur. Buradan Alcatraz’a bakarken mahkumların bu kadar kısa mesafeyi yüzerek neden kaçmadığına hayret edebilirsiniz. Fisherman’s Wharf yeme içme dışında son derecekonforlu otelleri barındıran da bir bölgedir.
San Francisco gezilecek yerler listemize devam etmek gerekirse,Pier 39,Russian Hill, Nobb Hill, China Town ve Golden Gate Park şehri ilk ziyaret edenlerin gözbebeği olmayı hak eder. Bu arada bu şehre kadar gelmişken Golden Gate Köprüsü’nü geçerek şehrin kuzeyini de mutlaka gezin. Burada bahsettiğim yerleri biraz detaylandırmak gerekirse;
PIER 39
San Fransisco şehir merkezi rıhtımlarından en ünlüsüdür, içerisinde iki katlı alışveriş dükkanlarının, akvaryumun, yunus balıklarının bulunduğu Marina, çeşitli animasyon ve şovların yapıldığı çok keyifli bir yerdir.
CHIHATOWN(ÇİN MAHALLESİ)
Chinatown bildiğiniz üzere Çin dışındaki şehirlerde bulunan Çin kültürünü, yemeklerini ve hediyelik eşyalarını bulabileceğiniz Çin mahalleleridir, bunları merak eden ama Çin’e gidemeyenler ya da bu kültürü deneyimlemek isteyenler için keyifli bir tercih olabilir. New York ve San Francisco’da bulunan Çin Mahalleri oldukça geniş bir alanda kurulmuş olup, sokak levhaları, mağazaların iç ve dış dekorasyonlarıyla ziyaretçilerine Çin’de gezinti yapıyormuş hissi veren oldukça keyifli yerlerdir.
GHIRARDELLI SQUARE
Benim gibi çikolata severseniz tam yerindesiniz.1893 yılında Domenico Ghirardelli tarafından satın alınan şehrin bu bölgesine kurulmuş şimdiki adıyla Ghirardelli Square’deki çikolata fabrikası mutlaka gitmeniz gereken yerlerden. Ana merkezi burada olan ve pek çok franchise şubesine sahip bu çikolata merkezine eminim bayılacaksınız. Burada belirli bir bölümünü ziyaretçilere açan şirketin, üretim merkezini gezerken, leziz çikolata, dondurma ve içecekleriyle diyetinizi fazlasıyla bozacağınızı garanti ederim.Çikolata tutkunlarının ve özellikle çocukları ile gelen ailelerin veya hediyelik bulmada zorluk çeken kişilerin mutlaka uğraması gereken bir yer burası.Kocaman bir çikolataya ya da böyle bir hediyeye kim hayır diye bilir ki…
GOLDEN GATE
Pacific okyanusu üzerinde San Francisco ve Bay Area arasındaki bağlantıyı sağlayan meşhur asma köprü bildiğiniz üzere.Köprünün kırmızı olmasının sebebi ise malum San Francisco’nun sisler şehri olması, yoğun sisli günlerde görünürlüğünü arttırmak adına böyle bir yöntem tercih etmişler. Köprünün üzerinden San Francisco Muni ve Golden Gate transit toplu taşıma araçlarıyla geçmeniz mümkün ancak keyfini çıkarmak isterseniz tavsiyem köprü üzerinde farklı bir bölümle ayrılmış olan alandan yürüyüş ya da bisiklet gezintisi yaparak geçmeyi tercih etmeniz olacaktır. Golden Gate ile aynı ismi taşıyan GOLDEN GATE PARK ise,1871 yılında o zaman 24 yaşında olan William Hammond Hall tarafından Haight Street ve okyanus arasında kalan alana kurulmuş olup halen San Francisco’nun en büyük parkıdır.Spor tesisleri, müzeleri, kültürel binaları, heykelleri, gölleri ve doğa manzaralarıyla şehir sakinleri ve bu tarafa yolu düşen gezginler için güzel bir dinlence alanı oluşturan bu parkı da gezi listenize eklemenizi öneririm.
Golden Gate Park’da dinlendiyseniz gezmeye devam edelim mi ? Sırada San Francisco’ya gidip de olmazsa olmaz denecek bir yer var ,elbetteki Alamo Square bölgesinde bulunan Painted Ladies diye de anılan Victoria tarzı evler…
PAINTED LADIES (VIKTORIAN HOUSES)
Renkleri ve tasarımlarıyla özellikle Victoria tarzını sevenler için işte hayalimdeki ev dedirtecek masalsı yapılar… Dilerseniz hemen evlerin karşısındaki parka yeşilliklere uzanıp bedeninizi dinlendirirken gözleriniz de bu harika yapıların tadını çıkarsın… Kraliçe Victoria ve Kral Edward döneminde yaklaşık 48.000 adet yapılan bu ev tarzı, painted ladies ismini Elizabeth Pomada ve Michael Larsen’in 1978 yılında yazdığı painted ladies kitabından almış. San Francisco, Amerika’nın önde gelen şehirlerinden biri olduğu için hemen hemen tüm büyük otel zincirlerinin şubesini şehrin merkezinde bulmak mümkündür,fakat şehri biraz daha San Francisco usulü yaşamayı tercih ederseniz, Bed & Breakfast (yatak ve kahvaltı) tarzı hizmet veren Victoria evlerinden birinde kalmanızı tavsiye edebilirim. Öte yandan bu tercihi kullanmayacaklar, şehrin içinde ulaşım oldukça kolay olduğundan hangi bölgede kalırsanız kalın gitmek istediğiniz yerlerle ilgili ciddi bir sıkıntı yaşamazsınız.
SAN FRANCISCO’DA YAPILMADAN DÖNÜLMEMESİ GEREKENLER
Şarap severler ve romantikleri de unutmadım tabiki ,sizler için NAPA VALLEY tek geçer tavsiyem olacaktır.”The World’s Best Wine and Food Destination” ödüllü 400’den fazla şarap imalathanesiyle dünyanın en önde gelen şarap üretim bölgesi olarak kabul edilen bu güzel vadiye gitmezseniz elbette olmaz. Akdeniz ikliminin getirisiyle ve eğitimli üreticilerinin de titiz çalışmalarıyla üretilen yüksek kalite şarapları tatmak bu bölge için sadece başlangıç olacaktır. Keyifli oteller, muhteşem vadi manzarasında kahvaltılar, gün batımında ödüllü şeflerin hazırladığı yemekler günlerinize eşlik edecek dilerseniz sıcak hava balonuyla çıkacağınız gezintiler ya da şarap turları size yıllar sonra bile değerini kaybetmeyen şaraplar tadında anılar bırakacaktır. Zevkiniz ne olursa olsun ,1858 yılında John Patchett ve hemen ardından 1861’de Charles Krug tarafından kurulan Napa Vadisi üzüm bağlarında Cabernet Sauvignon, Chardonnay, Pinot noir, Merlot, Zinfandel size eşlik ederken vadinin masalsı derinliklerinde sizi mutlu edecek bir keyif mutlaka bulunursunuz.
Yine şarap severler için küçük bir bilgilendirme olması adına her yıl 4.5 milyondan fazla turistin ziyaret ettiği bölgede şarap evlerinde tadım yapabilmek için paket programlar bulunmakta, 3 ya da 5 kadeh merak ettiğiniz şarabı seçip ödeme yapabilirsiniz. Ayrıca satın almak istediğiniz veya merak ettiğiniz şarabı ücretsiz küçük shot bardaklarda tatma şansınız da var. Kuzey California ‘da şarap içmek istiyorsanız Napa Valley kesinlikle doğru yer.
San Francisco gezmeyi sevenler için oldukça cazip rotalardan biri , bir kaç gününüzü mutlaka ayırmalısınız , yukarıda size en çok ziyaret edilen yerlerden bir kaç derleme yapmak istedim ,şimdi biraz da genel olarak bakmak gerekirse ; Dünyada tek bir şehirde yemek yeme imkanınız olacaksa San Francisco restoranlarını tercih ediniz derim, zira bütün ülke mutfaklarını bir arada sunmasının yanı sıra, parmaklarınızı yedirecek derecede hazırlanan türlü çeşit leziz deniz mahsulünün her çeşidi buradadır. Her bütçeye uygun ama kesinlikle lezzetli bir şeyler bulmak her zaman mümkün. Fisherman’s Wharf’ta ayaküstü yiyeceğiniz pavurya sadece bir göz şenliği değil, seyahatinizin de en hoş anlarından biri olabilir.
Amerika’da kişi başına düşen en çok restoran sayısı San Francisco’da bulunur. Özellikle Union Square bölgesinde konaklamak bu restoranlara kolay erişebilirlik sağlayabilir. Union Square ayrıca gezilecek birçok noktaya yakın olup,gece klübü, bar ve cafe seçeneklerinin de bol olduğu bir bölgedir. Cheesecake severler Cheesecake Factory burada unutmayın;) Ayrıca bu bölge her yere ulaşımı oldukça kolay ve nispeten daha hesaplı bir bölge olduğundan konaklamak için tercih edilebilir.Alışveriş severler için de çok farklı ve renkli alternatiflerin olduğu keyifli bir bölgedir.
Sisler şehri San Francisco’da yazları da sis görme ihtimaliniz oldukça yüksektir. Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü şehirde, güneş batmaya yakın hava serinlediğinden yanınızda baharlık tarzı ceketler mutlaka götürün derim.
Yazının başında da belirttiğim gibi günümüzde San Francisco uluslararası finans , kültür,ticaret ve teknoloji merkezidir. Bu merkez olma durumu elbette farklı kültürel yapıları şehre taşımıştır. Klasik Amerikan tarzı yaşamın dışında özellikle Mission Street’te komşuluk, aile ve ghetto yaşamın kaynaştığı Hispanik, Yakındoğu ve Siyah kültürün izlerini görmeniz mümkündür.Öte yandan şehirde içerik açısından zengin kitap evleri, kültürel ve sanatsal aktiviteler sizleri beklemekte. Yaklasik 50 den fazla tepe barındıran şehir dik ve iniş çıkışlarıyla gezerken zorlayıcı olacak gibi görünse de aslında oldukça keyif vericidir. Hani San Francisco sokakları diye bir dizi vardır muhtemelen büyüklerimizin çok sevdiği belki bizim de yıllar sonra duyduğumuz, işte linkde paylaştığım dizinin tema müziği ile San Francisco’nun simgelerinden bir Cable Car’la (tramvay) San Francisco sokaklarını turlamak inanın inanılmaz keyifli olacaktır. https://www.youtube.com/watch?v=cgPZ81xA_Ao
Nostalji yapmak istemeyenler için de toplu taşıma olanakları oldukça geniş ve pratiktir. MUNI şehrin belediyesine ait toplu taşıma yönetim merkezi olup, otobüsler ve tramwaylar toplu taşımada rahat, hızlı ve güvenlidir. Bunun yanında Feribot(ferry) Hizmetleri ile Market Street’ten Sausalito’ya, Pier 39 ve 41’den Oakland, Angel Island, Sausalito ve Tiburon’a rahatlıkla gidebilirsiniz. Görüldüğü üzere San Francisco’da araca pek de ihtiyacınız yoktur. Ancak yine küçük bir bilgilendirme araç kiralarsanız araç içinde değerli birşey bırakmadığınızdan emin olmanızı şiddetle belirtmek isterim, zira artık araç içi hırsızlıklar o kadar ileri düzeye çıkmış ki belediye park yerlerine bile hırsızlığa dikkat levhaları koyulmuş.
Alcatraz, ünlü Lombard Street ve elbetteki Silicon Valley , bunları tabiki unutmadım , onları detaylı olarak sayfanın ilerisinde paylaşıyor olacağım ancak bu bölümü bitirken San Francisco’ya dair renkli bir bilgi vermek isterim San Francisco LGBT dostu bir şehirdir hatta hareketin merkezidir, bu şehirde kimse kimsenin yaşam tarzına karışmadan her renge yer vermiştir yazının başında da belirtmiştim ya bazılarımıza garip gelen şeyler bu şehrin rutinlerindendir ve emin olun sizi asla rahatsız etmez hatta keyifli hala getirir … Malum aşkın etiketi yok… Farklı hayat tarzlarını ya da kime göre farklı ? Genel geçerden farklı demek daha doğru olur sanırım , evet farklı yaşam tarzlarını seçmiş ziyaretçiler için de keyifli ve janjanlı bir rotadır San Francisco…
LOMBART STREET
Dünyadaki en dik ve kıvrımlı sokak olarak bilinir ama aslında San Francisco’da iki dik ve kıvrımlı sokağın olduğunu biliyor muydunuz? Ben de bilmiyordum .Sanıldığının aksine Lombard Sokağı en dik ve kıvrımlı olarak bilinse de aslında diklik kavramı önceliklendirildiğinde bu başlık teknik olarak Potrero Tepesi’nde 20. ve 22. caddeler arasında kalan Vermont Sokağı’na aitmiş. Öte yandan Lombard’da sekiz Vermont’da yedi kıvrım bulunmaktaymış neyse onlar kendi aralarında kapışa dursun bana soracak olursanız elbetteki gezmek için kartpostallardaki görüntüleri aratmayan naif manzarası,rengarenk çiçekli balkonları ve bahçeleriyle Lombard’ın kıvrımlarından aşağı yürümek en keyiflisi.Trafiğe tek yön olarak açık bu sokağı elbette aracınızla geçmek de mümkün ama sokağın tadına varmak için yürümek daha eğlenceli.
Peki Lombard nasıl doğdu ? Malum San Francisco’nun oldukça dik tepelerle dolu bir şehir olması en başından beri şehir planlamacıları ve bölge sakinleri açısından mücadele edilmesi gereken bir durumdu.1922’de, Lombard Sokağı’nın ev sahipleri, caddelerinin çok dik olduğuna karar verdiler ve daha yönetilebilir bir hale getirmek için bir dizi sekiz keskin dönüş oluşturma planını yarattılar.Aslında iki yönlü olan bu sokak 1939’da aşağı tek gidiş haline getirildi ve peyzajı yapıldı, San Francisco’nun dik yamaçlarını kullanılabilir hale getirebilmek için yapılmış bu çalışma ,bugün tüm yıl boyunca çiçek açan ortancalarıyla görülmesi gereken çok keyifli yerlerden biri .
ALCATRAZ
Sadece Hollywood versiyonunu bilenler için Alcatraz’ın aslında oldukça zengin ve şaşırtıcı bir tarihi olduğu söylemek isterim. İç Savaş kalesi, ünlü federal hapishane, kuş barınağı, Batı Kıyısı’ndaki ilk deniz feneri ve Amerikan Kızılderili Kızıl Güç hareketinin doğduğu yer olması, (The Rock) Kaya’nın büyüleyici hikayelerinden sadece birkaçı. Alcatraz Adası, ülkenin tarihine yaptığı önemli katkılar açısından ulusal tarihi dönüm noktalarından biridir. Ziyaret etmeyi planlayanlar ya da daha fazlasını öğrenmek isteyenler için dilerseniz biraz bu ilginç tarihi detaylandıralım.
Önceleri İspanyolların yönetiminde olan ada, “La Isla de los Alcatraces” (Pelikanlar Adası) adını taşımaktaydı.1848 yılında ABD yönetimine geçen ada, bir süre askeri amaçlarla kullanıldı.1850-1933 Arası askeri dönem olarak bilinir, 1850’de Alcatraz, Başkan Millard Fillmore tarafından askeri bölge ilan edilmiş ve Bay Area’nınnsavunması için kullanılmıştır.
1934-1963 arası ise Alcatraz için o ünlü mahkumlarıyla efsaneleşen hapishane dönemi olarak geçer .Hollywood filmlerinde yeraltı tünelleri ,perili zindanlarıyla gerçeğe dayanmayan bir çok hikayesi olsa da Kaya’nın şöhretinin asıl nedeni o çok bilindik mahkumları ve hala cevabı muallak olan acaba hiç kaçabilen oldu mu sorusudur.
1969-1971 yılları Kızılderililerin 20.Yüzyılda gerçekleştirdikleri en öemli eylemlerden biri olarak bilinen Alcatraz İşgali dönemidir, aslında işgalci demek de ne kadar doğrudur tartışılır, zira aslında Kızılderililer bu hareketleriyle zamanında kendilerine ait olan bir çok yer gibi bu adadan da uzaklaştırılmış olmalarına karşı bir eylem yapmışlardır. Konuyu anlamak adına ada tarihinin daha da derinlerine inelim isterseniz.
İspanyol seyyah Ayala ‘nın 5 Ağustos 1775’te buraya ayak basması aslında yerliler için artık bu topraklarda sonun başlangıcıdır .Adada muhtemelen gördüğü pelikanlara atfen Pelikan Adası anlamına gelen “Isla de Alcatraces” adını koyduğu düşünülen adaya artık beyaz adamın eli değmiş ve Kızılderililer için yıllardır varoldukları toprakları şimdi direnişlerinin sebebi olmuştur.1854 yılında ilk ışıklarını yakan Fener ise işgale karşı direndikleri için adaya tutsak edilen Kızılderililerin yüzlerini aydınlatır.Sonrası zaten bilindiği üzere askeri amaçla kullanılan Alcatraz Adası,ardından azılı katillerin ve casusların konulduğu bir hapishane olarak ünlenir.
Gelelim işgalin detaylarına; 20 Kasım 1969’da Mohawk yerlilerinden 27 yaşındaki Richard Oakes liderliğinde 20 farklı kabileden 100 kadar Kızılderili 3 botla, Alcatraz ‘a çıkar, kendilerini “Indians Of All Tribes” olarak tanıtan grup,”We Hold The Rock”mottosuyla daha önce iki kez gerçekleştirilen işgal eylemlerini tekrarlayarak, taleplerini dünyaya iletmeyi hedeflemektedirler.Daha önce 1964’te 5 Sioux yerlisi 1868 Laramie anlaşmasına dayanarak 4 saatlik bir işgal eylemi gerçekleştirmiş, sonrasında 9 Kasım 1969’da sembolik mesajlar içeren bir başka işgal eylemi bunu takip etmiştir.Bu ikinci işgalden 10 gün sonra 20 Kasım’da UCLA öğrencisi Kızılderililerin çoğunluğunu oluşturduğu tamamen silahsız ve barışçıl eylem ise tam 19 aysürecek ve böylece üçüncü ve en büyük işgal başlayacaktır. Eylem boyunca San Francisco Körfezi bölgesinden binlerce Kızılderili de dönüşümlü olarak adaya gelir ve belirli sürelerde burada kalarak eylemcilere destek verir ayrıca;Marlon Brando,Jane Fonda,Creedence Clearwater Revival,Grateful Dead,politika ve sanat dünyasından isimler, entelektüellerle,halktan Amerikalıların da olduğu birçok kişi eylemcilere yiyecek, içecek ve para göndermiş, tekneler sağlamıştır.Adada bu işgal süresince bir bebek bile dünyaya gelmiştir. Wovoka adındaki bu bebeğin annesi ve babası işgal sürecinde adada “Radio Free Alcatraz” adında korsan bir radyo kurup yayın bile yapabilmişlerdir.
Lider Richard Oakes’un üvey kızının ölümüyle adadan ayrılmasından sonra ise eylem ivme kaybetmeye başlamış. 11 Haziran 1971’de Federallerin adaya çıkarma yaparak son kalan 15 kişilik Kızılderili grubunu da etkisiz hale getirmesiyle Kızılderililerin 20. yüzyılda gerçekleştirdikleri en önemli eylemlerden birini sona erdirmişler. Ancak bu eylem hükümet tarafında karşılığını bulmuş eylem sonrası Kızılderili sorunları yeniden gündeme gelmiş ve bu önemli eylemden sonra Indian Reservation’larla ilgili iyileştirici adımlar atmak zorunda kalmıştır. Tüm bunların ötesinde dünya da Kızılderililerin sesini duymuş ve sadece Western izlerken gördükleri karakterlerden öte olup halen soylarının sürdüğünün farkına varmıştır.
Ada 1971 yılına kadar Kızılderililerin idaresinde kalmış ve izleri hala görülebilir. Ada iskelesinde okunan “Indian Landing” yani “Kızılderili Toprakları…”yazısı en çok dikkat çekendir. Alcatraz’la ,ilgili olarak bu bilgiler bence en dikkate değer detaylardandı, bunların ötesinde zaten Kaya’nın Alcapone, Robert Franklin Stroud (Alcatraz Kuşcusu), George Kelly (Machine Gun), Bumpy Johnson gibi ünlü mahkumların gönderildiği “kaçılamaz” denen bir ada hapishanesi olduğu hepimiz tarafından bilinmekte. Adanın etrafını çeviren okyanus akıntısı ve soğukluğu da bu güvenlikli olma durumuna doğal olarak katkıda bulunuyor.Ama başta da belirttiğim gibi acaba kaçan var mı sorusu sanırım kafalarda cevabı netleşmemiş bir soru olarak kalmaya devam edecek ve bu “kaçılamaz ” efsanesine gölge etmeye devam edecek , öte yandan kaçış efsaneleri Hollywood için aksiyon dolu senaryolara esin kaynağı olmaya devam edecek.Kaçıldı mı kaçılmadı mı bilinmez ama siz San Francisco gezinizde “Alcatraz” seçeneğini asla kaçırmayın derim .
Nasıl gideceğim derseniz SF Municipal Railway (MUNI) ‘lerle Pier 33 ‘e, oradan da feribotla yarım saatte bir yapılan seferlerle,15 dakikada adaya geçiş yapılabilirsiniz. Seferler sabah 9.30 ‘da başlıyor ancak özellikle tatil günleri ve haftasonları için önceden internetten bilet almanızın sıra beklememek ya da istediğiniz saate geçiş bileti bulabilmek adına faydalı olacağını hatırlatmak da fayda görüyorum. Küçük bir tavsiye daha; eğer Alcatraz’ı gezi planınıza aldıysanız günü kaybetmemek adına ada geçişinizi öğleden önce ya da öğleden sonra gününüzü bitirmeyecek şekilde planlamanızı öneririm, zira uzun sürecek ada turundan sonra ,rıhtıma geri döndüğünüzde gününüzün kalanını değerlendirmek için fırsatınız olacak , Rıhtım boyunca yürüyüş mesafesindeki Pier 39’da yemek ,dinlenme, hediyelik alışverişi ya da adaya karşıdan bakarak fotoğraflamak iyi bir alternatif olabilir . Aracınız varsa sahil boyunca günlük olarak park edebileceğiniz güvenli otoparklar mevcut. Gezinizin başında aracınızı buralara bırakıp, akşam dönüşünüzde sorunsuz bir şekilde teslim alabilirsiniz. Günlük 20-25 usd civarında olan ücretler için her zaman dediğim gibi gitmeden önce lütfen internetten güncel fiyatlarını kontrol ediniz.
SILICON VALLEY (SİLİKON VADİSİ)
Sanırım bilişimci olmamdan kaynaklı en çok merak ettiğim yerlerden biriydi Silicon Valley , malum biz bilişimcilerin amiral gemisi orası. Gidip gördükten sonra ise düşündüğüm şeylerden biri malesef bizim ülkemizde hala bilişim sektörünün çok çok gerilerde olduğu ve bu işe değerinin onda birinin bile verilmediği .Umarım kısa zamanda bizler de bu anlamda ilerlemeler kaydedebiliriz. Öte yandan gezimizle ilgili bölüme dönüp kısaca Silikon Vadi’den bahsetmek gerekirse;
Silikon Vadisi, San Francisco Körfezi’nin güney kıyılarında Stanford Üniversitesi’nin de evi olan Palo Alto’daki teknoloji bölgesi bilindiği üzere. Santa Clara, San Jose, Alameda ve San Mateo tarafından çevrelenmiş bu lokasyon teknoloji devlerinin merkezi. Adını bilgisayar devrelerinde kullanılan yarı iletkenlerin temel malzemesi olan silikondan alan bölgede,yüksek teknoloji bilişim ürünlerin araştırılması, geliştirilmesi ve pazarlanmasına dair çalışmalar yürütülmekte.
Geçmişine bakmak gerekirse ,eski California Valisi Leland Stanford’un 1891′de Stanford Üniversitesi’ni kurması aslında bir nevi vadinin temellerinin de atılması anlamına geliyor.1939 yılında Stanford mezunları Bill Hewlett ve David Packard üniversitenin de desteğiyle kampüs yakınındaki bir garajda Hewlett Packard (HP) şirketini kurmuşlardır.Sonrasında Stanford Dekanı’nın, üniversite çevresindeki arazileri teknoloji şirketlerine satmasıyla başlayan süreç bugün bölgenin dünya teknoloji üssü olmasının da ilk adımlarıydı.Kurulan ilk şirketler arasında General Electric ve Eastman Kodak bulunuyordu.
Shockley Semiconductor Laboratory, William Shockley tarafından 1956 yılında Beckman Instruments, Inc.’in bir bölümü olarak kurulan öncü bir yarı iletken geliştiriciydi. Silikon Vadisi’nin ismini de aldığı silikonlu yarı iletken cihazlarda çalışmak üzere bilinen ilk yüksek teknoloji şirketi oldu.Silikon Vadisi’nde ilk ödül William Shockley, John Bardeen ve Walter Brattain’in ilk yarı iletken transistorü icat ederek aldıkları Nobel ödülü oldu.
1957′de ise Shockley Semiconductor Laboratory’nin önde gelen bilim insanlarından sekizi Jean Hoerni, Julius Blank, Victor Grinich, Eugene Kleiner, Gordon Moore, Sheldon Roberts, Jay Last, Robert Noyce istifaederek Shockley’nin yari iletken transistörünü geride bırakaran daha üstün Fairchild yarı iletken transistörünü geliştirdiler.Sonralarında bu istifa onlara hain sekizli diye çevirebileceğimiz Traitorous Eight” denmesine de neden oldu. Shockley Semiconductor ise bu istifalardan sonra yeniden eski gücünü kazanamadı ve 1960 yılında Clevite tarafından satın alındı, daha sonra 1968’de ITT’ye satıldı ve kısa bir süre sonra resmen kapatıldı. Sonrasında sadece binası kalan şirket perakende satış mağazası olarak yeniden yapılandırıldı. 2015’e kadar, yeni bir bina kompleksi geliştirmek için binayı yıkma düşünceleri oluşmuşken 2017’ye gelindiğinde, bina alanı “Silikon Vadisi’nin Gerçek Doğum Yeri” olarak işaretlenen yeni tabelalarla yeniden Silikon Vadisi tarihindeki yerini güncelledi.
Silikon Vadisi’ndeki diğer bazı önemli gelişmelere dönersek ; 1963′ta Doug Engelbert, Fair Stanford Araştırma Enstitüsü’nde ilk bilgisayar faresini geliştirirken aynı zamanda internette online sisteminin temelleri atıldı.
1968′de Traitorous Eight”den (Robert Noyce ve Gordon Moore) Fairchild’ı bırakarak Intel’i kurdular. Bu arada Shockley’den ayrılanlar 20 yıllık biz zaman dilimi içinde tam 65 şirket kurdu.
1971′e gelindiğinde ise Intel ilk mikroişlemci Intel 4004’ü geliştirdi.1972’de ethernet temelli bu teknoloji LAN’larda (Local Area Network) veri alışverişini mümkün hale getirdi. Bunlar olurken Xerox’un ,Palo Alto’daki araştırma merkezinde lazer yazıcı icat edildi.Ve ilk dizüstü WYSIWYG (“What you See is What you Get”, yani “ne görürsen onu alırsın” sistemi geliştirildi.
Steve Jobs ve Steve Wozniak 1976′da Cupertino’da ilk şirketlerini açarak Apple markasını verdikleri bilgisayarlarının satışına başladılar.Ve 1994; Jerry Yang, Stanford Üniversitesi’nde bir karavanın arkasında Yahoo arama motorunu kurdu.
Ardından 1998’de yine Stanford mezunları Sergie Prin ve Larry Page Mountain View’da Google şirketini kurdu.
2004’e gelindiğinde ise yine olmazsa olmazlarımızdan Facebook ,o sıralarda Harvard’da okuyan Mark Zuckerberg tarafından kuruldu ve sonrasında Palo Alto’ya taşındı.
Bazı ülkelerde benzerleri yapılmak istense de Silikon Vadisi’nin aynısını inşa etmek neredeyse mümkün değil gibi. Silikon Vadisi’deki dünyaca ünlü markalar; HP, Google, Sun, Intel ve Youtube gibi kurucularının ortak yanı ise hepsinin Stanford Üniversitesi mezunu olması… Burası dünyanın çeşitli ülkelerinden beyin göçü alan adeta bir yetenek fabrikası. Önemli uluslararası firmaların konuşlandığı vadi, yaklaşık 1 trilyon Dolar’dan fazla bir pazara sahip.Çalışanlarının da oldukça yüksek yıllık gelirlere sahip olduğu Vadi’de işyerleri çalışanlarına maaşlarının dışında oldukça cazip imkanlar da sağlıyor. Spor tesisleri,ücretsiz yemek,masaj ,kuru temizleme ve hatta bazılarının verdiği hisse senetleri bunlardan bazıları.
Intel,Cisco,Google,HP,Maxtor,SoftwaySolutions,Apple,Microsoft,Oracle,Nvidia, AMD,Facebook,Twitter,Mozilla,Yahoo gibi aklınıza gelebilecek tüm yüksek profilli teknoloji firmalarının merkezi veya çıkış noktası Silikon Vadisi.Hali hazırda Google’ın belirli bölümleri ziyaretçilere açık olup siz de bizim yaptığımız gibi bu alanları gezip, çalışanlarla sohbet edebilir, en keyflisi de Google renklerine boyanmış bisikletlerle Vadi içinde tur atabilirsiniz.
Orada Seçili galeri veya galeri silindi.
STANFORD UNIVERSITY
Stanford Üniversitesi demiryolu şirketi sahibi bir iş adamı ve aynı zamanda California Valisi olan Leland Stanford ve eşi Jane Stanford tarafından kurulan üniversitenin adı, çiftin tek oğulları olan ve 16 yaşında tifodan ölen Leland Stanford Jr.’dan gelir. Stanford Üniversitesi 32 kilometrekarelik bir alana kurulmuştur. Kampüste, kurumuş bir göl, alışveriş merkezi, büyük bir stadyum, kapalı ve açık yüzme havuzları, tenis kortları, yiyecek-içecek merkezleri, mimari açıdan son derece ilgi çekici yapılar, çok sayıda Rodin heykeli, golf sahaları, kütüphaneler, 2 adet ilkokul, çocuk bakım merkezleri ve akademik birimler bulunur. Kampüsün geniş olması nedeniyle, öğrenciler için yaya olarak dolaşmak güç olsa da, düzlük bir alana kurulmuş olması ve yerleşkeye ev sahipliği yapan Palo Alto kentinin yaz-kış ılıman iklimi sayesinde, bisikletle kampüsteki tüm birimlere ulaşmak mümkündür.
Leland Stanford Junior Üniversitesi ya da bilinen adıyla Stanford Üniversitesi, California’da San Francisco’nun 40 km kadar güneydoğusunda bulunan özel bir üniversitedir. Dünyadaki en büyük üçüncü bütçeye sahip okul Silicon Valley’in de öncüsüdür. Silicon Valley ile ilgili yazıda da bahsetmiş olduğum üzere SUN, Cisco, Google, Yahoo, HP gibi teknoloji devlerinin kurucuları ya da temel taşları hep Stanford mezunu ya da öğrencileridir.
Uluslararası akademik sıralama yapan saygın kuruluşlar tarafından tüm dünyada sürekli olarak ilk 3’e girmeyi başarmış olan Stanford Üniversitesi çok farklı alanlardaki tüm bölümlerinin bölüm bazında yapılan sıralamalarında da en üstlerde yeralır. Yolunuz o taraflara hazır düşmüşken gezin derim.
Bu arada San Francisco’da nerede kalınır derseniz? Otel rezervasyonu için lütfen tıklayın.
Buradan ünlülerin ve meleklerin şehrine geçmeye ne dersiniz? https://janjanligezmeler.com/los-angeles-gezilecek-yerler-amerika-gezi-yasam-ve-seyahat-rehberi/