İspanya ve Dansın Şehirleri…
BARCELONA;İspanya’nın kuzeydoğusunda yer alan ülkenin en büyük ikinci şehri. Katalonya’nın da başkenti olan kent, tarihi dokusu,farklı kültürlere ev sahipliği yapması,zengin yeme-içme ve eğlence yelpazesiyle her yıl milyonlarca turisti kendine çeken İspanya’nın en cazibeli şehirlerinden biri.
Barcelona denince belki de ilk akla gelen isim Katalan mimar Antoni Gaudi ve O’nun inanılmaz eserleri.Gaudi denince ise elbette ilk sırayı Sagrada Familia alıyor.Hz.İsa,Hz Meryem ve Hz.Yusuf’tan meydana gelen ‘Kutsal Aile’ kavramını ifade eden bazilika dünyadaki en sıradışı yapılardan biri olarak değerlendirilmekte. Halen yapımına devam edilen ve 2026’da Gaudi’nin 100. ölüm yıl dönümünde tamamlanması düşünülen bu kutsal bina bu haliyle ‘Bitmeyen Kilise’ olarak da ün yapmıştır. Katalan Modernist Gaudi ,sembolizmi de eserlerinde oldukça iyi kullanan bir sanatçıdır.Neo-Gotik ve Modernizm unsurlarının bir arada sergilendiği bu yapı da sanatçının Montserrat Dağı’ndan etkilenmesiyle hayata geçmiştir. Gaudi doğada düz çizgilerin olmadığına inanır ve dağın topografik yapısından esinlendiği bu yapıda da hiç bir düz çizgi kullanılmamıştır. Kutsal Doğum Cephesi,Çile Cephesi ve Zafer Cephesi’yle Hz.İsa’nın doğumu,yaşamı ve ölümüne dair figürler ve Hristiyanlık inancına dair semboller barındıran üç cephe ve 18 kulesi bulunur.
İspanya gezinizde,Sagrada Familia’nın ihtişamlı ve ilginç mimarisinden sonra yine Gaudi’nin en sıradışı eserlerinden biri olan Park Guell mutlaka görülmesi gereken yerlerden.Masallardan çıkmış gibi görünen mimarisi,renkleri ve mozikleriyle Eusebio Guell tarafından Gaudi’ye yaptırılmış olan Park Guell,ayrıca şehre hakim Carmel Tepesi’nin üzerine inşa edilmiş olmasıyla da enfes bir şehir manzarasına ev sahipliği yapar.
La Lambras caddesi , Plaça de Catalunya Meydanı ise görülmeye değer diğer yerlerden.Kentin önemli yerlerinden biri de Barcelona Limanı. yılda 700.000’den fazla geminin uğradığı liman Akdeniz’in de en hareketli limanı olma özelliğine sahip.Liman tarafını asıl ilgi çekici yapan ise limana çıkan ana yollardan birinin Kristof Kolomb Anıtı’na çıkması.
Barcelona eğlenceli,keyifli bir şehir neredeyse kentin her yerinde eğlenebilecek ve meraklısına Flamenko izlemek için yerler bulmak mümkündür.Hayat Barcelona’da geç başlar geç biter, özellikle öğle yemeği neredeyse kutsal bir rituel gibi. 14.00-16.00 arası sokaklar neredeyse boş resmi kurumlar dahi kapalı, 17:00’de ise dükkanlar yeniden açılmaya başlar ve hayata devam edersiniz, akşam yemekleri ise 22.00 civarı yenir evet yanlış duymadınız yani Barcelona’da hayat yeni başlıyor. Paella, tapas ve şaraplar, Endülüs tarzı kalamar ve elbetteki bir sürahi Sangria Barcelona ve İspanya’ya dair tadılması gereken lezzetlerden.
Son olarak belirtmek isterim ki şehirde ulaşım ağı oldukça gelişmiş ve uygun fiyatlı bir yerden bir yere gitmek oldukça kolay , gezerken ünlü mağazaları da gezmeyi unutmayın.
MADRİD; İspanya’nın başkenti ve ayrıca en büyük şehri olma özelliğine sahip.Geniş caddeleri,sanatla iç içe ihtişamlı binaları şehri etkileyici yapan diğer unsurlar.
Madrid’e dair en etkileyici noktalardan biri kuşkusuz Plaza Mayor. Şu anda turistler için keyifli bir ziyaret yeri olan meydan geçmişte ise boğa güreşleri,turnuvalar,çeşitli eğlenceler ve infazlara sahne olmuş bir tarihe sahip.
Başka bir etkileyici durak ise Puerta del Sol. Bizim Taksim Meydanı’yla benzerlik gösteren bir yer olduğu söylemenin çok da yanlış olmayacağı bu yer Madrid’in de kalbi. Festivaller, eğlenceler, sokak gösterileri,siyasi gösteriler gibi aklınıza gelebilecek halka dair tüm aktivitelerin merkezi burası. Ulusal kilometre ölçüm başlangıcı sayılan Kilometre Sıfır ve Madrid’in simgesi madrono ağacına tırmanan ayı da burada yer almaktadır.
İspanya’ya gitmişken elbetteki ülkenin simgesi boğa güreşleri kültürünün en önemli yapıtı denebilecek Plaza de Toros’u görmeniz gerek.
Kraliyet Sarayı,Cibeles Meydanı ve Çeşmesi,Alcala Kapısı ve Apollon Çeşmesi de Madrid’e dair görülmeye değer yerlerden .
Ulaşım ve yemek konusuna gelince Barcelona ile benzerlik gösteriyor.En uzun caddelerinden biri olan Gran Via renkli,ışıltılı havası,şık kafeteryaları ve zengin İspanyol mutfağı lezzetleriyle ilginizi çekebilecek yerlerden.
VALENCIA ; Uzun güzel sahilleri,sıcak havası,kumu,güneşi,portakal ve limon bahçeleriyle tam bir Akdenizli. Öte yandan önceleri Müslümanların himayesinde olması ardından Hristiyanların işgaliyle dokusunun değişimi sonucu ikisinin harmanlanmasıyla oldukça zengin bir kültürel ve tarihsel altyapıya sahip. Örneğin şu anki Valencia Katedrali zamanında Araplar tarafından cami olarak inşa edilmeye başlanmış ancak sonra Hristiyan işgaliyle kiliseye dönüştürülmüştür. Yapımı oldukça uzun süren yapı bu zaman ve kültür farkından dolayı Gotik-Barok ve Neo-Klasik tarzların tamamını barından bir hal almıştır. Burayı Hristiyanlık için daha önemli yapan ise 2006’da Papa Benedich tarafından hediye edilen ve kilisenin şapelinde korunan kutsal kadehtir.
Yine Gotik mimarinin güzel örneklerinden biri olan Ortaçağ’dan günümüze kadar gelmiş Torres de Serranos Valencia İspanya gezinizde görülmesi gereken yerlerden. Zamanında şehri korumak için inşa edilmiş bu yapı şehrin ikonik görsellerinden biri olarak yerini almakta.
Valencia’da bence en keyifli ve dikkat çekici nokta ise modern mimari ve sanatın birleşiminin mükemmel bir uyumla hayat bulmuş hali olan Bilim ve Sanat Merkezi. 5 Ana binadan oluşan bu yapı dünyanın da sayılı eserleri arasında.
Şehir içi ulaşım yine gayet rahat ve uygun fiyatlı olduğu şehirde tarihi şehir ya da eski şehir diye nitelendireceğimiz El Carmen’e eğlence,restoran,kafe ve yemek için güzel alternatifler bulmanız mümkün. Dilerseniz yürüyerek ya da bisikletle de gezme imkanınız olan iyi bir keşif alanı olabilir.
ENDÜLÜS ; İspanya’nın geçmişe dair kapısı belki de ruhu aslında. Endülüs’ü görmeden yapılan bir İspanya gezisi, İspanya’yı gördüm demek için eksik kalır.Bölgenin İslamiyetten Hristiyanlığa geçişinin sanatına, mimarisine, yemeğine kısacası tüm dokularına işlediği bu yer masalsı bazen de hüzünlü geçmişiyle oldukça etkileyici. Atacağız her adımda hissedeceğiniz bu ruh en derininize işleyecek.
Endülüs denince Endülüs’ün başkenti ,Flamenko ve tapasın anavatanı Sevilla ve elbetteki sarayların sarayı El Hamra’ya ev sahipliği yapan Granada ilk sırada yer alıyor.
Detaylandırmak gerekirse Sevilla’da ünlü kaşif Kristof Kolomb’un mezarının Santa Maria Katedrali,eskiden bir minare iken Endülüs İslamlığı kaybettikten sonra kuleye dönüştürülmüş olan Giralda Kulesi önemli gezi noktalarından.
Dikkat çekici bir diğer yer ise şimdilerde eminim birçoğumuzun heyecanla takip ettiği Game of Thrones’un sahnelerinde Drone Krallığı olarak gördüğümüz saray Alcazar.
Bunların dışında Sevilla’da Torro del Oro (Altın Kule),Luisa Maria Parkı,Alamillo Bridge görülmeye değer yerlerden.
Gündüz gezinize Guadalquivir Nehri’nde bir tekne turu ile devam edebilir akşam ise Sevilla denince elbetteki olmadan olmazlardan Flamenko ve Sangria ile keyif katabilirsiniz.
Bunların dışında Sevilla’da Torro del Oro (Altın Kule),Luisa Maria Parkı,Alamillo Bridge görülmeye değer yerlerden.
Gelelim Granada’ya ve tabiki İslam sanatının muhteşem başyapıtlarından biri olan El Hamra Sarayı’na… Arapça “Al-Hamr” (kırmızı) kökünden gelen ismini inşa edilirken kullanılan harcın renginden kaynaklı taşlara güneş vurduğunda kırmızıya dönmesinden dolayı almıştır. Nasriler’in kurucusu Muhammed Bin Ahmer’in isteğiyle 1232 ‘de temeli atılmış ancak yapımı oldukça uzun sürmüştür.1492’de Kastilya orduları,1812’de Napolyon orduları tarafından yağmaya uğrayan saray, kompleks ve uzun restorasyonlarla günümüze kadar ihtişamını korumuştur.
İç içe geçmiş sayısız odaları,rengarenk çiçek bahçeleri, avluları,havuzlardan akan suları,fıskıyeleri, nakış nakış el işçiliği duvarları,asırlık ağaçları ve kuş sesleri içinde göz alıcı kızıl bir masal gibi El Hamra için tek söylenecek söz İspanya gezisinde gitmişken “görmeden ölmeyin” olacaktır sanırım.
Granada’da bir diğer ilgi çekici yapı ise Albaicin Tepesi’nde halen cuma günleri ezan sesini de duyabileceğiniz Granada Ulu Camii. Eskiden Müslümanların yaşadığı Albaicin bölgesi beyaz renkli, iki katlı evleriyle gezinizin keyifli lokasyonlarından biri olacaktır.Sonrasında San Nicholas Meydanı’ndan El Hamra’yı izlemek de bir düş yolculuğu gibi.
Eğer vaktiniz olursa Endülüs ruhunu,felsefesini yansıtan önemli duraklardan Toledo ve Cordoba’yı da gezmenizi tavsiye ederim.
Son olarak İspanya gezinizde ana merkezler dışında görmenizi tavsiye edeceğim bir kaç keyifli lokasyonla İspanya’ya dair yazımı sonlandırmak istiyorum. Bunlardan ilki Ortaçağ’dan kalma Gotik yapıları, Arnavut kaldırımlı dar sokaklarıyla ilginizi çekeceğini düşündüğüm Girano.Girano’ya Barcelona’dan trenle kolaylıkla ulaşabilirsiniz .
Ama elbetteki buralara kadar gelmişken görmenizi asıl tavsiye edeceğim yer Figueres. Burayı önemli kılansa İspanyol ressam Salvador Dali‘ye adanmış ve mezarının da bulunduğu Dali Tiyatro ve Müzesi.28 Eylül 1974’te ziyarete açılan müze Dali’nin eserlerinin bulunduğu eşsiz ve muhteşem görsellerle dolu.
Ülkenin Endülüs tarafında ise Toledo’nun güneyinde yer alan Puerta Lapice , namı diğer Don Kişot Köyü gitmenizi tavsiye edeceğim yerlerden. Cervantes’in, ünlü romanı Don Kişot’u yazarken ilham kaynağı olmuş yer burası.Puerto Lapice’in mavi küçük evleri ve Don Kişot’un canlandırıldığı müze, yaşadığı han ve meşhur yel değirmenleriyle sizi hikayenin içine sürükleyecek bu köy İspanya gezinizin en keyifli lokasyonlarından biri olacaktır.